Alper Özata: Vergi rekortmenliğine doğru gidiyoruz…

 

Kısa sürede finans sektöründe çok önemli projelere imza atan başarılı iş insanı Alper Özata, dünyada bir ilki geliştirdiklerini duyurdu. Geliştirdikleri faizsiz kredi modeli ile hedefleri, dünya pazarına bir Türk markası olarak başarılı projelere imza atmak. Manşetteyiz Genel Yayın Yönetmeni Şükriye Tahir1’e konuşan Özata, zorlu yolculuğunu ve başarısının sırrını da paylaştı.

Sizi tanıyabilir miyiz?

Ben Alper Özata. Samsun Bafra’da, Sürmeli köyünde büyüdüm. Bafra Anadolu Lisesi mezunuyum. Okulu bitirdikten sonra Eskişehir Anadolu Üniversitesinde Kamu Yönetimi ve Pazarlama Okudum. Lisans eğitimi sonrası Eskişehir’de organizasyon işleri ile ilgilendim. Okul döneminde hem okul takımı hem de basketbol takımında uzun bir süre görev aldım. Hem spor hayatım hem de oradaki çalışma hayatım devam ettiği için okul bitmesine rağmen Eskişehir’de kaldım. Daha sonra kısa bir süre memleketim Bafra’da kaldıktan sonra İstanbul’a geldim.

İstanbul’daki ilk işiniz nerede başladı?

Türkcell’de başladım, kısa bir süre sonra Speak Türkcell’e geçiş yaptım. Türkcell’de ilk defa Blackberry ve Iphone’nun hat üzerinde satışını gerçekleştiren ekibiz. Rekorlar kırdık ve bunun yapılabileceğini gösterdik. Bunun Türkiye’de çok hızlı bir şekilde yapılabilmesine de öncülük ettik. Bu süre zarfında HSBC’den teklif aldım ve yaklaşık 7 yıl burada satış ekibinde görev aldım. Orada her şeyimi kazandım diyebilirim, tam anlamı ile iş hayatında ve şehir hayatında ufkum açıldı. Eşimi de bu kurumda kazandım. Oradaki yöneticilerim ve çalışma arkadaşlarıma bu anlamda minnettarım.

SATTIĞIN ÜZERİNDEN İYİ BİR PARA KAZANIYORSAN TİTLE DÜŞÜNMÜYORSUN.

Buradaki pozisyonunuz neydi?

Satış ekibindeydim. Hepimiz çok nitelikli satışçılardık ve bir title’a ihtiyacımız da yoktu. 23-24 yaşındaydım. Sattığın üzerinden iyi bir para kazanıyorsan title düşünmüyorsun. Şu andaki neslin bile bunu düşünmesi çok önemli. HSBC’de title’ın ne olduğunu anlamaya başladık; ceo’lar, üst düzey yöneticiler, ilgili yöneticiler, birim yöneticileri… Bu kavramlarla tanışmam hep bu döneme denk geldi.

Eşinizle de HSBC’de tanıştığınızı söylediniz. Biraz anlatabilir misiniz bize bu hikayeyi?

Sigorta satış ekibinin takım lideriydi. İlk takımının ilk personeliyim ben. İlk ekip arkadaşıyım ve ona gerçekten aşık oldum. Hedeflerimin kat kat üstünde satış yapardım ona destek olmak için. Kurum içinde daha fazla bu durumu saklayamadık ve kısa bir süre sonra açıkladık ve ben işten ayrılmak zorunda kaldım. Ama hemen karşıda bulunan Nazmi Akbacı İş Merkezinde restoran açtım. Seda ile evlendik ve düğün takılarını olduğu gibi buraya yatırdık ve dükkanı satın aldık.

Kaç kişi çalışmaya başladınız?

Restoranda birkaç kişi çalışıyorduk. Birisi ben diğeri çok yakın bir arkadaşım.

Genç yaşta girişimci sıfatını kazandınız ve kendi işinizi kurdunuz. Aileniz ne iş yapıyordu?

Babam Tekel’den emekli ama aynı zamanda memlekette çiftçilik yapıyor. Kendi ürünlerimiz, kendi mahsullerimiz var. Tütün ekerek, kırarak, dizerek, asarak, kurutarak ve satarak geçimizi sağlardık. Ben tütüncülüğün her aşamasını bilirim. Hatta köye eksper gelirdi, kendi pazarlığımızı yapar yetmez bütün köyün de pazarlığını yapardım. Sonra da satışı gerçekleştirirdik. Bunun haricinde fındık, lahana, karpuz gibi pek çok mahsulü de üretirdik.

Restoran işine dönmek gerekirse, işleri büyütmeyi başardınız mı?

Restoranı aldığımızda kapasite 65 kişilikti biz üç gün içerisinde bunu 140 kişiye çıkarmak zorunda kaldık. 3700 kişinin çalıştığı plazada 1500’ü doğrudan beni tanıyordu. Her şey o kadar hızlı gelişti ki, ilave plastik sandalye ve masaları ekledik. Bu benim için çok büyük bir fırsat oldu. Çok hızlı bir şekilde bugün yaptığım işi, sigorta ve danışmanlık işini kurmama vesile oldu. Arnavutköy’de 4 katlı bir yer tuttuk, işlerimiz yoluna girmeye başladı.

Bir ekibiniz var mıydı bu süreçte?

Yoktu, tek başımaydım, HSBC’den istifa eden güvendiğim arkadaşlarım geldi, birlikte devam ettik yola. İşler gayet iyi gidiyordu. Bu sefer tesettürlü saçlar için şampuan üretmeye başladık. Bağcılar’da Atatürk Oto Sanayi’de küçük bir atölye ile başladık işe. Bir ortağımla beraber giriştiğimiz bu iş tuttu, fabrikayı kurduk. Afganistan, İran gibi ülkelerle işe başladık. Bunlar tamamen sürpriz gelişmeler oldu benim hayatımda. Her şey yolunda giderken eşimin beyninde bir tümör tespit edildi. Beyinciğin ortasında kanamalı bir kitle var dedi doktor. “Hemen ölebilir, birazdan ölebilir ya da yaşasa bile beyin hücreleri ölüyor, acil müdahale şart” dediler. Ameliyat olması gerekiyordu ve çok ama çok maliyetli bir operasyondu. İşlerim çok iyi olmasına rağmen çok büyük bir paraydı. Ben her şeyi devretmek zorunda kaldım o dönem ve kurumsal hayata takım lideri olarak geri döndüm.

O GÜN DİNOZORLARIN YOK OLMASI GİBİ BİR DÜNYAYI İZLEDİM BEN.

İş kurmuşken tekrar kurumsal hayata geri dönmek zorunda kalmak sizi nasıl etkiledi?

Açıkçası yaşadığımız şey para ile ya da duygu ile anlatabileceğim bir şey değil. Benim için öyle bir dönemdi ki, bazı şeylerin yıkıldığı ama yeni bir dünyanın inşa edildiği bir dönem olduğunu o günün şartları ile anlayamasam da bugün anlıyorum. O gün dinozorların yok olması gibi bir dünyayı izledim ben. Eşim büyük bir ameliyata girmesi gerekiyor ve doktor birkaç saatte eşimin ölebileceğini söylüyor. Acil gerçekleşmesi gereken bir ameliyat var ama cebinizde o ameliyatı karşılamaya yetecek para yok. Para var ama yeterli değil. Düşmanlarımızı değil ama sessiz kalan dostlarımızı hatırladığımız günler yani… Ameliyatı oldu eşim. 4 saatlik ameliyat bana 400 saat gibi geçti ama şükürler olsun bitti.

Çok geçmiş olsun. Tekrar kendi işinizi nasıl kurmayı başardınız?

Yanımda Murat Bilge adında bir kardeşim vardı. O da benimle birlikte kurumsalda satışa dönmüştü. Bir sene süre verdim kendimize ve bu bir yılın ardından hayalimize kavuşmak için yeniden harekete geçtik. 7 Temmuz 2019’da tüm hazırlıklarımızı tamamladık ve başladığımız noktaya geri dönerek Hiperaktif Kredi’yi kurduk. İki kişi başladık, 10-15 metre karelik bir alanda, camın bile olmadığı bir odaydı. Büyümek güzel, insanlara istihdam sağlamak, onların yaşam kalitesinin yükseldiğini görmek farklı bir duygu ama o küçük oda benim hayatımda çok özel bir yere sahip.

Dört yılda kaç kişiye ulaştı ekip?

Toplam 100-110 kişilik bir ekibimiz var.

GOOGLE DÜNYA ÜZERİNDE VAR OLAN BİR AVM. BİZ DE ORAYA BİR DÜKKAN AÇTIK.

Hiperaktif Kredi sürecini anlatır mısınız?

GOOGLE dünya üzerinde var olan bir AVM. Biz de oraya bir dükkan açtık. Rakiplerimizi ve onların faaliyetlerini çok iyi biliyorduk. Tüm süreci doğru değerlendirip Murat Bilge’nin de bana her anımda ve koşulda güvenmesi ile biz yeniden başladık. Peygamberimiz (Sav) “İki kişi olursanız birini lider seçin” demiş. Biz bu kuralı çok işlettik onunla beraber ve Murat benim kardeşim gerçek manada. O beni hep lider olarak görmüştür. Satış yapan, portföy yapan, müşteri ilişkilerini yöneten bir kişiydi daha düne kadar. Murat’la birleşen bu parça, onun üstüne eklenen her arkadaşımızla aynı duyguların birleştiği ve aidiyet duygusunun oluştuğu bir kurumsal şirkete dönüştü. Hızlı büyümemizde en büyük etken bu duygu oldu. Ama tabi ki sadece iyi niyet yeterli değil, işi de iyi yapmanız gerekir. Uzun bir süre sektörde çalışmış olmak ve gelen arkadaşlara işi nasıl öğreteceğimizi biliyor olmak bizim artımız ve itici gücümüz oldu.

Pandemi sürecini nasıl atlattınız?

Dört beş kişilik bir ekibimiz olmuştu ki, pandemi başladı, bankalar kapandı. Yeryüzünde her yer kapandı. Ne yapacağını bilemeyen bir Hiperaktif Kredi var, işin garibi dünya da ne yapacağını bilmiyor. Derken eşim yeniden rahatsızlandı ve ikinci bir ameliyat gündeme geldi. Yeniden bir beyin kanaması geçirdi. Yeniden zorlu bir sürece girdik, benzer sıkıntıları yaşadık. Hızlı bir şekilde ikinci ameliyatı oldu.

VERGİ REKORTMENLİĞİNE DOĞRU GİDİYORUZ.

Yeni projeleriniz neler?

Biz şu anda Hiperaktif Kredi, Kreditör Kredi, Akıllı Kredi Başvurusunu, Simülatörlü Kredi sorgulama, Birebir Kredi Onarım Merkezi, Başka Kredi, Hiperdijital Medya Ajansı, Hedy’s Finansal Teknolojiler gibi yaklaşık 10 şirketimiz var. Teknokent’in geçişini de tamamladık ve şirket olarak neredeyse vergi rekortmenliğine doğru gidiyoruz. Bir kişinin tüm kredi verilerini iç görüye dönüştüren puanlama modeli geliştirdik. Bu puanlama modeline önce çok dikkat edilmedi ve çok anlaşılamadı. Ama bizim ülkemizde genelde bu şekilde başlıyor bazı şeyler. Siz inandığınız yolda devam ederseniz de sorun yok.

BİZİM İŞİMİZ TAMAMEN SAĞLIKLI BORÇ ALMA SİSTEMLERİ.

Siz peki iş modelinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

Bizim işimiz tamamen sağlıklı borç alma sistemleri. Biz Hiperaktif Kredi olarak kendi içinde testine başladık, faizsiz bir anlayışın nasıl olacağını tüm dünyaya anlatacağız.

Bu faizsiz kredi modelini nasıl işler hale getireceksiniz?

Şöyle anlatayım. Bizim işimiz kişinin finansal özellikleri ve bu finansal özelliklerinde hiç anlamadıkları, bilmedikleri ama başvuru sonucunu etkileyen tüm kriterlerin olduğu finansal özellikler. Bu bir kümemiz. Geçmiş banka çalışmalarınız ki bu, sizin için de benim için de geçerli. Geçmiş 5 yıl boyunca yapmış olduğumuz bankadaki çalışmalar ve Türkiye’de bulunan tüm kredi politikalarından ve bunun neticesinde sonuca ulaştığımız bir puana ulaştık ve bu dünyanın en iyi puanı. Biz bu konuda mütevazı olamayız. Amerika’da, Londra’da, Almanya pazarında, Hollanda’da, özetle hem Avrupa pazarında hem Güney Amerika pazarında; buralarda kullanılan tüm puanlama modellerinden çok daha zengin ve gelişmiş bir puanlama modelimiz var. Çünkü herkes geçmiş banka çalışmaları ile işlem yapıyor. Yani size bugün almış olduğunuz 5 liralık krediye, 3 ay ödediğiniz performansınızla yeni bir kredi alma imkanı doğuruyor mevcut sistem. Yani bugün aldığınız bir riske ne kadar ödeme yaptınız, o ödemeleriniz performansınıza göre yeni bir riskin kapısını size açıyorlar. Bu yanlış bir politika ve yanlış işlemlerin sonucu dolayısı ile kişinin kredi profilinin de kötüleşmesine sebep oluyor. Bu dünyanın her yerinde böyle. Çünkü siz sadece kredi puanınızı işleyen kurumlardan, puanınızı alıp bankaya gitmiyorsunuz. Bankacı sizden farklı gelir ya da diğer finansal özelliklerinizi de istiyor ve bunun üzerine kendi kredi politikalarını da koyuyor.

Biz teknoloji ile bir şeyi otomatize etmekten, zaman kayıplarını tamamen ortadan kaldırmaktan ve kirli bilgiyi götürüp yeni ve doğru bilgiyi getirmekten bahsediyoruz. Biz bunun üzerinde bir iş modeli kurduk ve en önemlisi yaptığımız işten emindik ve eminiz. Yaptığımız iş; kişinin kendi kredi resmini daha iyi görmesini sağlayan bir finansal zeka, hesaplama araçları, anketler, quizler, veri analitiği…

Geliştirdiğimiz simülatörlü kredi sorgulama ile Türkiye’de şu anda 1 milyara yaklaşan bir kredi danışmanlığı sağladık. 2 milyona yaklaşan bir kullanıcıya ulaştık. Daha pazarın yüzde 1’ine bile gitmedik. Bu anlamda daha çok yolumuz.

Hedy’s Finansal Teknolojileri’ni kurup yurtdışı adımızı tamamlamak için bir hayalimiz vardı. Hedinin anlamı hac zamanı kesilen kurbandır. Bir de hedys yani hediyeler diyerek Türkiye’den dünyaya hediyeler verebileceğimiz bir iş modeli geliştirelim istedik. Bu hediyeler tamamen Allah’ın bize sunmuş olduğu hediyeler olacak. Bunun en önemlisi faizsiz anlayış. Bunun dünyada örneği yok. Biz bunu ülke sınırları içerisinde Hiperaktif Kredi’nin içerisinde yapmaya başladık. Kendi içimizde beraber çalıştığımız iş arkadaşlarımızın dışarıdan bir kredi almadan faizsiz olarak bizden nakit avans çekip istediğinde de geri ödeyebileceği bir alan açtık. Onlara 12 aylık ve faizi olmayan bir taksit imkanı sağladık. Sadece aldıkları rakamı geri ödeyecekler.

BENİM SİSTEMİMDE KARA LİSTE YOK.

Pekiyi sizin bu işten karınız ne yani siz nasıl gelir elde edeceksiniz bu sistemde?

Ben zaten bir şey deniyorum. Bu dünyaya da denemeye geldim ve gideceğim. Bunu yaptım yaptım, yapamazsam en azından yapabilme cesaretini görecek beni yaratan. Ben bu işi yapmaya başladıktan sonra ekibimin içerisinde bu paraların satılıp alınmaya başladığından sonra bir şey fark ettim. Aldığımız nakit para büyüyor. Yani benim aylık 99 liralık bir rapor ücretim var, sadece bunu istiyorum onlardan. Bu rakamla da ben kişinin finansal hayatını ve özelliklerini kontrol ediyorum. Çünkü bir borçlanma var ve bu borçlanma belirli seviyede 99 lirayı ödeyebilecek kadar devam etmeli. Sadece hizmet için aldığım bir rakam bu. Burada aslında bir ürün satıyorum ve amacım tamamen bu ürünün satışını sağlamak ve Allah’ın dediğini de gerçekleştirmiş oluyorum. Bu biriken 99 lira ile 5 yıl içerisinde ben Türkiye’nin yüzde 20’sine faizsin anlayış ile satış yapabilen bir kurum haline dönüşebilirsem eğer, dünyanın en çok anında nakit üreten şirketi dönüşüyorum.

Bu sistemin en önemli özelliklerinden biri de, sistemde kara liste yok. Bunun en önemli nedeni kişiye ödeyebileceğinden fazlasını yüklemiyorsunuz. Her şey kontrollü ve matematiksel işleyecek. Ödeme performansına göre kontrollü gidilmek zorunda. Bankaların verdiği krediler ile borçlanan kişiler, kontrolsüz bir şekilde kredi kullanmış olabilir ve bir sonraki acil bir ihtiyacın önüne geçmiş olabilir. Bütün limitleriniz dolmuş olabilir gelirdeki az olan boşluk kağanmış olabilir ve yarın benim gibi eşiniz bir ameliyata girdiğinde kıpırdayamayacak durumda kalabilirsiniz.

Bu yüzden kişiler finansal anlamda bilinçlenmeli. Finansal sağlığın sağlıklı aralıklarda kalmasını sağlamak gerekir.

Depremlerden sonra kentsel dönüşüm yeniden gündemde. Devlet kentsel dönüşüm desteği kapsamında yeni kredi rakamını açıkladı. Pekiyi bu rakamı almasına aldı diyelim vatandaş, bunu sizce geri ödeyebilecek mi?

Şöyle izah edeyim. Evi yıkılan ya da yıkılıp yeniden yapılması gereken bir kişiyi borçlandıracaksınız. Bu kişinin hali hazırda borçları da var. Yeni borçlanma yapıyorsunuz ama bu kişinin geliri yeni bir seviyeye çıkmıyor. Bu kişi deprem de yaşamış olabilir. Bu konu ile alakalı bir reform paketi yoksa adım bile atmamalıyız. Siz bir kişiyi evinden çıkartıp, bu kişiye bir paketle destek vermeyecekseniz bu kişi kendi gayretleri ile bir yerlerden bir şeyler bulmaya çalışacaksa, bu doğru bir hamle değil. Burada altınız özellikle çizmek istiyorum. Kentsel dönüşüm yanlış bir hamle demiyorum kesinlikle, sadece vurgulamaya çalıştığım şey kaynaklar ve toplanan tüm gelirler halka harcanmalı.

BİZ, ÜLKE OLARAK DEPREM BÖLGESİNDEKİ TÜM İNSANLARIN HAYATINI DEĞİŞTİREBİLECEK GÜCE SAHİBİZ.

Derecelendirmeyi ilk yapan peygamberimiz bugün zengin ile fakiri bir arada tutmayı, bir evde yaşamayı, burası zenginleşene kadar idare ettirmeyi öğretmiş. Bunu nasıl yaptıklarını göstermiş bize de örnekleri ile göstermiş. 1926’lara geldiğimizde de Moodys Amerika’da bir kriz çıktığında devlete ödenecek vergileri bir sıraya koymuş, daha durumu olmayandan daha durumu olana sıralamış, bir de durumu en iyi olandan en kötü olana sıralamış ve demiş ki en iyi olandan almaya başlayalım. İşte bunu yapabiliriz. Tek başınıza yetemeyebilirsiniz devlet olarak, ama birlikte bir plan yapmalıyız. Benim kişisel gelirimi anlamalı ve buna göre bu deprem için bende alacağın rakamı belirlemelisin, bunu almalısın ve doğru yerde kullanmalısın. Bizi birleştir, iyi ile kötüyü yan yana koy. Bunu yaptığın anda sorun biter.

Son olarak siyasete katılma planınız var mı?

Evet, katılabilirim.

Leave a Comment