Sokak köpekleri terapi köpeği oluyor…

 

Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Doç. Dr. Eda Küçüktülü, Köpek Davranış Uzmanı Doktor Öğretim Üyesi Etkin Şafak, Köpek Eğitmenleri Cihan Akın ve Şenay Kandemir… Kıdemli kahramanımız terapist köpek Mocha ve sokaklardayken meleklerin ona el uzatması ile cannete düşen Safiş. Sevgili Cihan Hoca ve sevgili Şenay hoca Safiş’i sahiplenmişler ve terapist olma yolunda eğitimleri titizlikle devam ediyor.  Safiş de çok hızlı aşama kat ederek sınavlarını başarı ile geçiyor. Bu muhteşem ekip müthiş bir proje için bir araya geldiler. Doç. Dr. Eda Küçüktülü’nün uzun süredir üzerinde titizlikle çalıştığı ve sokak köpeklerini birer terapist olarak yetiştirmeyi amaçlayan projede gönüllü hepsi. Köpeklerin bir çok fiziksel ve ruhsal hastalık üzerindeki bilimsel etkilerini araştırdıktan sonra bu projede kanserden, otizme, ruhsal hastalıklardan demansa kadar pek çok hastaya da şifa olması amacıyla yola çıktıklarını ifade eden kıymetli hocam Doç. Dr. Eda Küçüktülü, bir diğer önemli amacın da sokaktaki canların eğitildikten sonra toplum için ne derece faydalı hale gelebileceklerini göstermek olduğunu belirtti.

Köpeklerle vakit geçirenler bilirler… Onlarla bir arada olmak, onlara dokunmak, sarılmak saf sevginin kaynağına ulaşmak gibi. Belki bu yüzden şifa enerjilerinin bu derece güçlü olması… Safiş’le gün boyu çok yakındık. Çok akıllı, çok uslu, müthiş zeki… İki ay gibi kısa bir sürede inanılmaz bir aşama kat etmiş. Sokak köpeği diye onları dışlamamak ya da hafife almamak lazım!

İşte kıymetli hocalarımla bu muhteşem projeye ve can dostlarımızın görevlerine yönelik yaptığımız röportajın ayrıntıları. Keyifli okumalar dilerim…

Röportaj: Şükriye Tahir

Fotoğraf: Berlivan Bektaş

Ben projeyi duyduğumda hem çok heyecanlandım, hem de çok duygulandım ve dedim ki, “Hocam ben bu projenin içerisinde kesinlikle olmak istiyorum.” Ekibimizle birlikte, canım Berlivan Bektaş’la birlikte bu projeye dahil olduk. Projenin ayrıntılarınız sizden öğrenebilir miyiz?

Doç. Dr. Eda Küçüktülü: Bugün Safiye’yi de yanımızda gördük, Mocha ile birlikte aynı ortamda. O yüzden ayrı bir mutluyuz.
Projenin ayrıntılarına girmek gerekirse; yurt dışında kanser hastalarına terapi köpekleri çok iyi geliyor. Bu eğitimler sırasında hastalara köpekler götürülüyor ve hastaların kendilerini çok iyi hissettiği fark ediliyor. Hatta hastaneden çıkarken uzun yaşam süresi beklenen hastalar köpekleri sahiplenip de çıkıyorlar. İtalya’dan aldığımız bu örnek sonrası ben baktım, bizim ülkede hiç böyle bir şey yapılmamış. Onun için ülkemizde neden yapmayalım dedik.

Biz İstanbul’da kanser hastalarına çalışmamızı da tamamladık. Terapi köpeği viziti yaptırdık tedaviye girmeden önce. Bizim bazı radyoterapi cihazlarımızda tedaviye girmeden önce, hastalarımız kendilerini çok stresli hissediyorlar. Hatta bazı sakinleştirici ilaçlar almak istiyorlar girmeden önce. Kimisi hiç giremiyor. Fakat biz terapi köpeğiyle ziyaret ettirdiğimizde, hiçbir hastamızda ne ilaç alımı oldu ne de tedaviye girmeyeceğim dediler ve herkes gayet mutlu oldu.


Mutluluk vermek dışında fizyolojik etkileri de var.
Hatta bazı hastalarımız bize çalışma sırasında, ”Ben artık tansiyon ilacımı içmiyorum.” dedi, meğer strese bağlı tansiyonu varmış.

İçmiyorum dediğinde tabi biz bu istatistiğe yansımadan bunun hakkında konuşamadık bilimsel olarak. Ama baktığımızda, ön sonuçlarımızda hastalarımızın diyastolik yani halk arasında küçük tansiyonlarını düşürdüklerini fark ettik. Yani fizyolojik etkileri de var. Mutluluk vermek dışında fizyolojik etkileri de var.

Sokak köpeklerinin yaşadıklarına çok üzülüyordum.
Bu arada da ben ciddi bir hayvanseverim. Bizim çok büyük bir bahçemiz vardı. Ben elli kedi, dört köpekle falan büyüdüm. Sokak köpeklerinin yaşadıklarına çok üzülüyordum.  Bunlar dünyaya bir yavru olarak geliyorlar ve bu dünyada ne olduğunu ve yerlerinin ne olduklarını bilmiyorlar. Aslında her yavru köpeğe baktığınızda ve sizi gördüğünde, hepsi kuyruk sallayarak oynamak istiyor. Havlaması da oynamak istemek, yemek istemek anlamında…

Gereksiz ilaç alıp karaciğerimizi yormaktan da bizi koruyor aslında köpekler.

Şu anda biliyorsunuz, çoğu insanda artık çok ciddi alışkanlık oldu. Antidepresan kullanmayı maalesef çok seviyoruz. Serotonin alarak işi çözmeye çalışıyoruz ya da birbirimize tavsiye ediyoruz. Halbuki bu hayvanlarla iletişim kursak, gereksiz yere ilaç alıp karaciğerimizi de boşuna yormamış oluruz. Afrika’da yapılan bir tez çalışması hayvanlarla etkileşimin direkt kanımızda serotonini arttırdıklarını göstermiştir.

Tabii bu ayrıntılar topluma anlatılmadığı ve çok gündeme gelmediğinden toplumu da çok suçlayamıyorum açıkçası. Bundan dolayı biz de bu işi neden sokak köpekleriyle yapamıyoruz dedik.

Türkiye’de yurt dışındaki gibi oturmuş bir terapi köpeği kavramı yok.
Ülkemizde yurt dışındaki gibi oturmuş bir terapi köpeği kavramı olmadığı için biz çalışmaya katılan köpeklerimizi Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesinde Dr. Öğretim Üyesi Etkin Şafak tarafından hazırlatılan hastane ortamı kurgusu yapılan özel video çekimleri ile değerlendiremeye aldık.

Bu çalışmaları yaparken de neden bunu sokak köpekleri ile yapmayalım dedim ve projeyi arkadaşlarımıza sundum. Standartlarımızı hep birlikte bir ekiple, Ankara Üniversitesi’ndeki Etkin hocamızın başkanlığında yavaş yavaş oturtuyoruz. Safiye eğitimlerine başladı. Ankara’da Dost var, eğitimleri devam ediyor. Belirli testleri geçtikten sonra onları da hastalarımızın karşısına çıkaracağız.

Sokak köpekleri özel ırk köpekler gibi eğitimli birer terapist olabilirler mi?
Cihan Akın: Köpekler kurtlardan günümüze evcilleşirken, insanoğluna hep iş için destek olmuşlar ve birlikte iş birliği içinde olan hayvanlar olarak üretildiler. Burada köpekleri sokak köpeği veya ırk köpeği gibi ayırt etmekten ziyade, hangi köpek hangi iş için uygun bunu tespit edip, doğru karakter ve mizaç testlerinden sonra farkındalıklı bir şekilde sahiplendirebiliriz.

Bizim terapi köpekleri projesinde önemli olan; köpeğin mizacının iyi huylu olması, insanlarla işbirliği içinde olması, sosyal olması, her türlü canlıyla sosyal ilişki kurması özelliklerine sahip olmasıdır. Labrador, Golden Retriever, Poodle gibi köpekler dünyada da baktığımızda ön plana çıkıyor olabilir. Ama biz Eda hocamızın da öngörüsü ile Safiş’i sahiplendik. Melez bir ırk. Ama Safiş doğru mizaçta bir köpek. Mocha ile biz yıllarca terapi köpeği üzerine çok çalıştık, çok eğitim verdik. Şu an aynı eğitimleri, Safiş’e vereceğiz. İtaat eğitimleriyle başladık. Birkaç ay oldu başlayalı. Birkaç ayda sosyal hayat içerisinde uyumlu, insanlarla barışık, diğer hayvanlara sevgi dolu… (Röportaj alanının hemen yanında oyun oynayan çocukları işaret ederek) Özellikle çocuklarla çok iyi ilişki kuruyor ve hatta şu an çocuklar orada oynadığından onların yanına gitmeye çalışıyor. Çok sevgi dolu bir hayvan.

Sokak köpeği Safiş, 2 ayda çok iyi bir seviyeye ulaştı.

Hikayesi nedir Safiş’in?

Cihan Akın: Biz Mocha ile hocamızın organizatörlüğünde hastalara vizite giderken, bir yandan da sokaktaki köpekler de bunu yapabilir düşüncesi ile köpek bakıyorduk tabii. Bu projeye uygun mizaçta, karakterde köpek var mı diye… Oğlumun anaokuluna gittiği köy okulunda iki tane köpek var. O köpeklerden biri Safiş. Bir diğeri de büyük bir kangal…. Her sabah okulun zil çalmasıyla okula geliyorlar, çocuklara kendilerini sevdiriyorlar. Sonra tekrar köye gidiyorlar. Safiş’le ilk iletişimi kuran Şenay Hoca… Her gün ona ödül götürüyor, mama götürüyor… Derken…23 Nisan gösterisi olmuştu. Ben de o gösteride video çekiyordum. Video çekerken o kadar gürültünün içinde, çocuklar gösteri yaparken… Safiş de yatmış, çocukları izledi. Gösteri bittikten sonra, Şenay Hoca ile konuştuk. Dedik ki, “Bu köpek çok uygun.” Yani çocuklarla bu kadar gürültüde, bu kadar seste sakin durabiliyor, onlara kendini sevdirebiliyor. Bunun üzerine, Safiş’i sahiplenip eğitmeye karar verdik. Sonra Eda hocamızla konuştuk. Safiş’i sahiplendik ve çalışmalarına başladık.

Şimdi itaat eğitimleri devam ediyor. Öncelikli olarak sosyal köpek olduğunu test edici Köpek Irkları Federasyonu’nun “Sosyal Köpek Sınavları” var. 26 Eylül’de yapılacak sosyal köpek sınavına Safiş’le birlikte hazırlanıyoruz. İnşallah ilk ulusal sınavımızı böylelikle geçmiş olacağız.
Otizm, demans, şizofreni, kanser… Çalışmalar, köpek terapistlerin bu hastalıklara çok iyi geldiğini belirtmiş…

Bu köpekler kimler için terapi amaçlı kullanılacak?
Doç. Dr. Eda Küçüktülü: Ben bu çalışmayı Türkiye’de ilk yapacak kişi olunca, çok eleştiri de olabileceğimi düşünerek… Her şeyin çok ayrıntılarına girdim, okudum. O arada gördüm ki, çalışmalar öncelikle çocuk hastalarda yapılmış. Özellikle otizmli çocuklarda ve şizofrenlerde yapılmış. Biliyorsunuz onların sosyalizasyon problemleri var. Onlara çok iyi geldiğine dair sonuçlar var. Yaşlılara yönelik çalışmalar yapılmış, özellikle demansı olan hastalara çok iyi geldiği görülmüş. Daha sonra kanser hastalarında, öncelikle çocuk kanser hastalarında yapılmış. Bir de ilginç bir biçimde köpeklerin ağrıya iyi geldiği bulunmuş. Yaşlı hastalarda ve palyatif bakım ünitelerinde yatan ağrılı hastalara da çok iyi geldikleri görülmüş. Son dönemde hem Cihan Beyi, Şenay Hanımı, hem beni Otizm Derneği de aradı. “Kurumlarımıza köpek alalım, beraber nasıl bir organizasyon yapabiliriz?” diye sordular. Tabii ben kendi alanım olmadığı için bu gibi yönlendirmelerde daha çok Cihan Beye, Şenay Hanıma ve bizim Ankara Üniversitesi’nden Etkin hocamıza yönlendiriyorum.

Özellikle ağrılı hastalara iyi geldiklerini söylemiştim. Ülkemizde de dünyada da ağrı kesicileri ve antidepresan gibi ilaçları ne kadar azaltırsak hem ekonomik açıdan hem de vücudun diğer organlarının sağlığı açısından daha iyi olacaktır. Köpeklerin bu etkilerinin görülmesi oldukça iyi.

Kanser hastaları, hastalığı unuttuklarını söylüyor.

Doç. Dr. Eda Küçüktülü: Köpeklerle terapi sonrası etki, kanser hastalarımıza sorulduğunda, bize şöyle cevap verdiler, “Dikkatimizi kanserden ve tedaviden tamamen uzaklaştırdı.”

Biz terapilere hasta ve köpek iletişimlerinin tam olması için hekim almıyoruz. Beraber oyun oynamak, yürümek, kucağında köpeği yatırıp sevmek, beraber uzanmak şeklinde 15 dakikalık vizitler yaptılar terapi köpeklerimiz ve eğitmenleri. Bundan da hastalarımız çok memnun oldular.
Peki arada şunu da sormak istiyorum. Sokak hayvanlarıyla alakalı bir yasa çıktı. Hepimizi üzdü tabii ki bu yasa. Çok tasvip ettiğimiz bir durum değil açıkçası. Hayvanların öyle ya da böyle bir şekilde uyutulması… Bu projeyle birlikte aslında sokaktaki bu dostlarımıza da umut ışığı doğuyor diyebilir miyiz?

 

Bu proje ile sokaktaki canları hep birlikte kurtarabiliriz.

Cihan Akın: Kesinlikle diyebiliriz. Çünkü biz toplum olarak köpeklerle birlikte yaşamaya alıştık. Biz çok merhametli bir toplumuz. Avrupa gibi köpekler sokakta olmasın, köpekleri uyutalım tarafını seçen bir millet değiliz açıkçası. Şu an ben müşterilerimden, köpek sahiplerinden, toplumdan insanlarla yaptığım görüşmelerde herkesin bu durumdan rahatsız olduğunu söyleyebilirim. Biz köpeklerle yaşamaya devam etmek istiyoruz. Bu projede de uygun karakter ve uygun mizaçtaki köpekleri seçip; onları birçok hastanede, rehabilitasyon merkezinde, okullarda, hastanelerde istihdam yaratacak şekilde eğiterek bu çalışmalara bizim de öne yak olmamız çok güzel. Umarım kurumlar da sokaktan bir can kurtarıp bizimle iletişime geçip, bu canları terapi köpeği olarak kendi kurumlarında çalışanlarla birlikte mutlu, sıcak, güzel, güvenli vakitler geçirebilirler.

Köpeklerin hastanedeki görevleri çoğaldıkça insanların da onlara bakış açısı değişecek.

Cihan Akın: Köpeklerle birlikte olduğumuzda kendimizi çok daha mutlu hissediyoruz. Çok daha sıcak ve güvenli hissediyoruz.

Ben çok güzel tecrübelerde bulundum hastanede. Mocha ile hastaneye girdiğimiz anda sadece hastaların değil çalışanların da bir anda enerjilerinin değiştiğini gördük. Yani çok güzel karşılıyorlar bizi. İnsanlar Mokca’yı gördüklerinde tebessüm ediyorlar. Hastanedeki hastalara moral oluyor. Bütün çocuklar geliyorlar onunla vakit geçiriyorlar. Bu anlamda toplumda çok güzel bilinç yaratabiliriz. Bu çalışmalar hastane anlamında çoğaldıkça insanların köpeklere bakış açısı değişecektir.

Sokak köpeklerinin yapabilecekleri şeyler çok fazla.

Cihan Akın: Bir deprem olduğunda nasıl arama kurtarma köpeklerine muhtaç oluyorsak, arama kurtarma köpeklerinin yerini hiçbir bilim aracı, bir makine alamıyorsa, terapi köpekleri de aslında böyle. Biz depremde de çocuklarla gönüllü çalışmalar yaptık yine Mocha ile. Depremde çocukların yaşadıkları kaygıların, köpekle vakit geçirince bir nebze de olsa nasıl giderildiğini gördük. Kendilerini daha güvende hissettiklerini ve yüzlerinin güldüğünü bilakis gördük, yaşadık.

Bu anlamda sokaktaki köpeklerin de, uygun bir eğitmenin mizaç testlerinden geçtikten sonra ve doğru eğitimleri aldıktan sonra, Mocha’nın yaptığı görevi çok rahat yapabileceklerini gördük.

Peki, Şenay Hanım siz neler eklemek istersiniz?

Şenay Kandemir: Hocamız bu çalışmaların insan sağlığındaki etkilerinden bize bahsetti. Hem fiziksel olarak hem de ruhsal olarak. Dünyada terapi köpeği çalışmaları çok yaygın ve birçok alanda görüyoruz. Okullarda, rehabilitasyon merkezleri, huzurevleri, hastaneler, insanın olduğu her yerde onlar da var. Dolayısıyla ülkemizde de bu şekilde olmasını amaçlıyoruz. İnsanların bu çalışmanın önemini anlamasını istiyoruz. Farkındalık yaratıcı çalışmaları daha çok görmek ve bu konuda çok daha destek almak istiyoruz. Mocha bu çalışmaların içindeydi zaten. Safiş de yeni dahil oldu. Dolayısıyla bu şekilde büyüyerek devam ediyoruz. İnşallah ülkemizde de bu çalışma çok güzel yerlere gelecektir. Buna inanıyoruz.

 

 

 

 

 

Hakkında Yazısı

Leave a Comment